“Kur’an ve Sünnetle Yaşamak” Semineri - Mimli Medeniyet Anlayışı | Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç

17.12.2021


Her ayın ikinci haftası, cumartesi günleri yapılan “Kur’an ve Sünnetle Yaşamak” seminerlerimize bir yenisi daha eklendi. Seminerlerimiz Vefa’daki İstanbul İlim ve Kültür Vakfı merkez binasının seminer salonunda saat 14.00’de yapılıyor.

Bu seminerimiz, Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç’in sunumuyla ‘Mimli Medeniyet Anlayışı’ başlığı altında yapıldı.

Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç seminere medeniyetin tarifini yaparak başladı. Bediüzzaman Hazretleri'nin On Yedinci Lem’a’daki medeniyet tarifine öncelikle dikkatleri çekip Bediüzzaman’ın her kelimesinin ve her ifadesinin üzerinde uzunca durulması gerektiğini vurguladı. Said Nursi Hazretleri'nin muhatap aldığı Avrupa medeniyetinin artık bütün dünyaya yayılmış olduğunu ve bu medeniyetin özellikle hissiyat-ı nefsaniyeyi kullanması hususlarına değindi. Asıl tehlikenin bu olduğunu ve insanlığı bu tehlikeden kurtarmanın önem arz ettiğini ifade etti. Bu medeniyetin insanlığı ziyade müşkilata yani problemlere sürüklediğini ve semavi bir kaynağa dayanmayan medeniyetin ya da müzahref felsefenin ne denli insanlığa zarar verdiğini izah etti.

Arada bebek ve çocuk seslerinin de yükseldiği seminerde Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç ‘Mimli Medeniyet’ ifadesini özellikle seçtiğini, medeniyet kelimesinin başına bir mim daha ekleyerek önemine vurgu yapmak istediğini beyan etti.

Seminer ‘Model Medeniyet’in ne olduğunun ve bu husustaki farklı yaklaşımların anlatılmasıyla devam etti.

Avrupalı sosyologların ve felsefecilerin medeniyet araştırmalarında hep kendi batı medeniyetini esas almaları ve bu medeniyeti her yere uygulama çabasına girmeleri ve model göstermelerinin vahim sonuçları olduğunu ifade etti. Buna örnek olarak ‘dogma’ kelimesinin aslında Hristiyanlıkta olduğunu, mesela teslisin sorgulanamadığını fakat bu kelimenin İslam’da olmasının mümkün olamayacağı vurgulandı. Hatta İslam’da her şeyin akla havale edildiği ve İslami esasların ve hususların hepsinin akla dayandığını ifade etti. Onların ‘dogma’ olarak kullandıkları ifadenin sorgulanmadan kabul edilen şey olduğu ve İslam’da her şeyin sorgulanabileceği ifadelerini kullandı.

Açıkgenç sunumunda 1700’lü yıllardan hukuki yargılanma örneklerine yer verdi. Osmanlıda bir kadının kocasına karşı dava açabildiğini ve davaların büyük bir çoğunluğunun kadının lehinde sonuçlandığını görüyoruz. Fakat buna karşın Avrupa’da kadınların her hangi bir dava açma hakkının olmadığını görüyoruz. Yine başka bir örnekte Avrupa'da bir köylünün yönetici hakkında dava açma hakkının olmadığını fakat Osmanlı’da güçsüzün dava açabildiğini ve yine büyük çoğunluk olarak yönetici ya da güçlü durumda olan kişilerin mahkemelerde haksız bulunduğunu görüyoruz. Buradan İslam medeniyetinin hakkı esas aldığını ve güçlüyü korumak değil de güçsüzü ve hakkı korumayı gaye edindiğini görebiliriz. Bediüzzaman da batı medeniyetini şöyle tabir ediyor:

1- Dayanak noktası kuvvettir. Kuvvetin şe`ni ise; başkalarının, özellikle de zayıfların hak ve hukuklarına tecâvüz etmektir.

2- Hedefi; menfaattir. Menfaatin şe`ni ise; ahlâk sınırlarını tanımadan, her türlü vesileyle haksız bir şekilde menfaati elde etmektir.

3- Hayattaki düsturu cidâldir; tenâzudur: Bunun şe`ni ise; dâhilde ve hâriçte savaşmak ve çekişmek demektir.

4- Toplumlar arasındaki râbıtası; ırkçılık ve menfi milliyetçiliktir. Bunun şe`ni ise kendi milletini üstün görüp, başka milletleri aşağılamaktır. Bu da milletler arasında daimî bir şekilde çatışmayı doğurur.

5- Bu materyalist medeniyetin göze hoş gelen hizmeti, insanın hevâ ve hefesini tatmin etmek ve bu doğrultudaki isteklerini kolaylıkla temin etmesini sağlamaktır.

O hevâ ise insanı insanlık derecesinden hayvanlık derekesine düşürür. Bu da manevî olarak silinmesini netice verir.

Bu medeniyet, insanlığın yüzde seksenini meşakkate atmış; yüzde onuna sûrî bir saadet vermiş; geri kalan onu da arada kalmıştır. Saadetin saadet olması için, genel olarak herkesi veya çoğunluğu kapsaması lâzımdır. Aksi halde o saadet, gerçek saadet olamaz. 

Sonuç olarak Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç model medeniyet olarak İslam medeniyetinin ya da diğer tabirle Kur’an Medeniyetinin ortaya konulabileceğini ve bu medeniyetin esaslarını da Bediüzzaman’ın şöyle tarif ettiğini nakletti:

1- Dayanak noktası kuvvete bedel haktır. Hakkın şe`ni insanlar arasında adaleti sağlamaktır.

2- Hayattaki düsturu, fazilet ve muhabbettir. Fazilet ve muhabbetin şe`ni ise, insanlar arasında menfaat için çarpışmayı değil, dayanışma ve kaynaşmayı sağlamaktır.

3- Toplumlar arasındaki râbıtası, ırkçılık ve menfi milliyetçilik yerine, din ve vatan birliğidir; samimî uhuvvettir; dış düşmana karşı beraberce müdâfaadır.

4- Hevâ yerine Hüda`ya hizmet etmek esas kaidesidir. Maksadı, insaniyeten yükselmek ve ruhen olgunluğa ermektir. Bu da nefsin alçak arzularına karşılık, ruhun ulvî hislerini tatmin eder.`



Youtube