İİKV Ukrayna’da Uluslararası Milliyetçilik ve Küreselleşme Konferansında

18.05.2020


Ukrayna’nın Pereyaslav şehrinde Ukrayna Bilim ve Eğitim Bakanlığı, Ukrayna ve Polonya’dan bir çok üniversite ve araştırma enstitüsü ile İstanbul İlim ve Kültür Vakfı tarafından ortak düzenlenen “Etnik Yapı, Milliyetçilik, Küreselleşme” konulu Uluslararası Bilimsel Online Konferans 18-19 Mayıs 2020 tarihlerinde 11:00-18:00 saatleri arasında MS Teams uygulaması üzerinden online olarak gerçekleşiyor. Konferansa dünyanın bir çok yerinden yüzlerce akademisyen ve öğrenci katıldı.

Etnik köken, milliyetçilik ve küreselleşmeye teorik ve pratik yaklaşımlar; küreselleşme bağlamında çok kültürlülük, kültürlerin çatışması ve diyalogu; etnik kimlik, ulusal egemenlik ve küreselleşme; küresel eğitim; küreselleşme sürecinde hükümetlerin ve sivil toplum kuruluşlarının işleyiş sorunları ve benzeri temaların işlendiği konferans tebliğleri Ukrayna, Rus, Leh, İngiliz, Alman ve Türk dillerinde sunuldu. 

Bugün başlayan konferansın açılışında İİKV İcra Kurulu Başkanı Said Yüce Bey bir konuşma yaptı ve “Global Dünyada İnsani Değerlerin Üstünlüğü” başlığını taşıyan konuşmasının Türkçe’den Rusça’ya çevirisi, İİKV Uluslararası İlişkiler Koordinatörü Prof. Dr. İlham Mirac tarafından yapıldı.

Said Yüce Bey konuşmasının girişinde selamlamadan sonra tüm dünyayı etkileyen virüs salgınının verdiği sıkıntılardan insanlığın bir an önce kurtulması dileğinde bulundu. Ardından son iki asırdır insanlık tarihinde ayrıştırıcı ve çatışmacı sonuçlar doğuran milliyetçilik ideolojisinin ve ulus-devletlerin ortaya çıkardığı sosyal ve siyasi problem ve çatışmalara değindi ve bunların sonucunda “İki Dünya Savaşında yüz milyona yakın insanın hayatını kaybettiğini” ve “insanlık aleminde telafisi imkânsız yaralar açıldığını” ifade etti. Bu bağlamda büyük düşünür ve İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi’nin milliyet fikrine bakışının önemini şu sözlerle belirtti:

“Said Nursi, milliyetçiliği ikiye ayırır; birincisi menfi (olumsuz) ve ikincisi müsbet (olumlu) milliyet. Müspet milliyet fikrini “...menfaatli bir kuvvet temin eder.” diye açıklarken, menfi milliyet fikrini “...zararlı ve başkasını yutmakla beslenen” milliyet fikri olarak açıklar. Yani ona göre, birincisi başkalarına zarar verme gayesi gütmeden milli birlik ve beraberliği tesis ederken, ikincisi başlı başına ırkçılığı ve düşmanlığı doğuruyor ve bununla güçleniyor. Kendi ırkını ve milliyetini diğerlerinden üstün görüyor ve onların yok olmasını istiyor. Aslında bu çok çılgınca bir düşünce, ama ne yazık ki günümüzde dünyanın bir çok yerinde devam eden savaş ve çatışmaları besleyen zararlı fikir kaynağı da bu. Halbuki üstünlük, ırk ve milliyetle değildir, belki insanlara faydalı olan; bitkilere, hayvanlara ve doğaya saygılı olan; Yüce Yaratıcının rızasına ve yaratma gayesine uygun düzgün bir hayat yaşayan insan üstün insandır. Böyle bir insan hangi milletten, hangi renkten ve hangi sosyal statüden olursa olsun makbul ve değerli insandır.

Nitekim Kuran-ı Kerim’de geçen “Göklerin ve yerin yaratılışı ile, dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da Onun ayetlerindendir. Bunda ilim sahipleri için ibretler vardır.” ayeti etnik farklılıklarımızı bir ayrışma değil aksine yaratıcının kudretini gösteren bir delil olarak sunuyor.

Bir diğer ayette ise, “Ey insanlar, sizi bir erkek ve dişiden yarattık; sonra tanışıp kaynaşasınız diye, sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız en çok takva sahibi olanınızdır.” denilerek üstünlüğün millet veya kabilelerimizde değil, Allaha yakınlığımızda olduğu vurgulanıyor. Ayrıca millet ve kabile olarak yaratılmamız Kuran’a göre birbirimizle düşmanlık ederek güçlenmek için değil, aksine birbirimizle tanışıp kaynaşmak için verilmiş. Yani başkalarını yutmakla beslenen değil, başkalarıyla tanışıp kaynaşarak zenginleşen bir milliyetçilik anlayışı sunuluyor.

Ben “globalleşen dünya” dendiğinde böyle bir insan ve milliyetçilik modelinin tüm insanlığın ve tüm devletlerin ideal modeli olması gerektiğine inanıyorum.

Her ne kadar post modern dönemde, globalleşme menfi milliyetçilik ideolojisini törpüleyip, insanlığa iletişim için daha ortak bir zemin sunuyor olsa da, onun da politik ve ekonomik bir ideolojiden bağımsız olmadığını düşünmek gerekir. Zira, dünya ile ilgili alınacak önemli kararlar için toplanılan uluslararası birçok forum ve kurul genellikle büyük devletlerin temsilcilerinin katıldığı dar bir meclis olmaktan öteye gidemiyor. Ya da birçok uluslararası kurum ve kuruluş tüzüklerinde yer almasına rağmen dünyanın farklı yerlerinde beklenen inisiyatifi gösteremiyor. Aynı zamanda var olan göçler, savaşlar ve kıtlıklar hala çok yüksek seviyelerde.

Tüm bunlar bize globalleşme olarak adlandırılan bu dönemin gerçek bir globalleşme olup olmadığı konusunda birtakım soru işaretleri oluşturuyor. Özellikle tüm dünyanın korona virüs ile mücadele ettiği bu dönemde belki de en çok farkına vardığımız gerçek, zengin-fakir, devlet başkanı-işçi ve herhangi bir ırk gözetmeksizin her insanın ölüm karşısında eşit olduğu hakikatidir. Bu açıdan, içinde yaşadığımız menfi milliyetçilik fikrinin yerini globalleşmeye ve kozmopolitleşmeye bırakmaya başladığı dünyamızda, tüm bu ayrıştırma ve ötekileştirmelerin belki de daha hızlı bir şekilde anlamsızlaşacağı bir döneme giriyoruz.

Bu bağlamda, tüm bu ayrımların aslında ne için var olduğunu anlamak ve bunu milletlerarası düşmanlığa değil; gerçek bir işbirliğine aracı yapmak daha barışçıl ve herkes için yaşanılabilir bir dünya sistemi için sanıyorum en büyük vazifemiz. Maalesef yaşanan global anlayışta; güçlü olanın haklı olduğu, üstün silah ve ekonomik gücü olanın diğerlerini ezdiği, insanlar arasında şefkat ve sevgi ile bağlar kurmak gerekirken, güçlünün zayıfı ezdiği güçlünün başkasının hakkını gasp ettiği, faiz ve israf ekonomisiyle dünyadaki dengeleri bozduğu bir dünya yaşanıyor. Nitekim içinden geçtiğimiz korona virüs günlerinde özellikle Batı kaynaklı kapitalizm ve bundan türeyen felsefeye dayanan uygulamaların iflas ettiğine ve tıkandığına şahit oluyoruz.

Bu toplantı vesilesiyle söylemek isterim ki; kurulması beklenen yeni dünya düzeninde geçmişin hatalarını tekrarlamak yerine, tecrübelerimizi birbirimizle paylaşarak evrenin ve insanın yaratılış amacına uygun olarak ekonomiden siyasete, aile hayatından eğitim sistemlerine kadar her şeyi baştan gözden geçirmeliyiz. Ve insanlık yararına çözümler geliştirmeliyiz.

Tekrar hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.”

Aynı zamanda İİKV'yi temsilen Prof. Dr. İlham Mirac da “Globalizm ve Milliyetçilik: Manevi ve Ahlaki Boyutlar” başlıklı bir sunum yaptı.