Şehid Hafız Ali tarafından istinsah edilen ve aşağıdaki mektupta sözü geçen risaleler
Hakikaten Merhum Hasan Feyzi gibi az zamanda çok hizmet eden ve Nurlar'a karşı pek çok ciddî alâkadar olan Mustafa Osman’ın, hizmetinin makbuliyetine bir delil olarak, Hasan Feyzi’nin ve onun ruhlarında ve sadakatlerinde iki muallim olan Ahmed Fuad ve Mustafa Sungur ve iki yüksek talebe olan Mustafa Oruç Rahmi’yi bulması ve Risale-i Nur’un o kuvvetli ellerle hizmetine çalışması, o havali için büyük bir saadettir.
“Risale-i Nur’un Zülfikar ve sair mecmuaların intişarı için büyük yardımlarda bulunan ve merhum şehid Hafız Ali’nin en mükemmel tarzda yazdığı ve Nur fabrikasında tam çalışkan bir arkadaşı ve sadık bir vârisi olan Hafız Mustafa’nın eline emanet bırakılan bütün Risale-i Nur eczaları onun eline geçmesini temin eden Ahmed Fuad’ı ve emaneti ona teslim eden kardeşimiz Hafız Mustafa’yı ve Safranbolu memleketini ve oradaki kardeşlerimizi ruh-u canımızla tebrik ediyoruz. İnşaallah Zülfikar’a verdiği her bir banknota mukabil, bin kâr görecek, binler hayırlara medar olacak. Hem ona, hem kardeşlerinden Hatip İbrahim’e, hem yeni bir fedakâr muallim olan Mustafa Sungur’a ve küçük bir Selahaddin olan Rahmi’ye ve başta Mustafa Osman ve Hıfzı olarak oradaki bütün kardeşlerimize selam ederiz.”
Emirdağ Lahikası
*******
“Beka-i ruh ve melâike ve haşre dair” Yirmi Dokuzuncu Söz'ün istinsahı sırasında ortaya çıkan bir tevafuk:
Eserin hemen hemen bütün satırbaşları “elif” harfiyle başlıyor. Birçok mektupta sözü geçen bu nüsha nakış nakış işlenmiş, süslenmiş ve gelinlik çeyiziyle ciltlenmiş.
“Saniyen: Şu Yirmi Dokuzuncu Söz, târifnamelerde yazıldığı gibi, bir müstensih hatt-ı hakikiyesine ihtiyarsız takarrüble, sırrı tezahüre başlamış ve diğer müstensih hatt-ı hakikîsini bulmuş. Hakikaten, ne fikirde bulunursa bulunsun, gören herkesi tasdike mecbur ediyor. Hattâ burada mühim ve müşkilpesent ulemalar dahi, güneş gibi inanıp tasdik ediyoruz, diyerek imza ediyorlar.
“Şüphemiz kalmadı ki, i’câz-ı Kur’ân’ın yüz cüz’ünden bir cüz’ü, şu tefsirine in’ikâs etmiş. Yalnız şu fark var ki, i’câz kastîdir, kasten de kimse muaraza edemez. Şu kitabın tevafuku ise, fıtrî, ihtiyarsız olmak cihetiyle harika olur, keramet sayılır. Kastî ve sun’î bir surette muaraza edilmez. Her neyse, şu nüshayı kardeşiniz Abdülmecid bir defa görsün. İnşaallah ona da bir vakit bir tane yazılacak. Şayet orada birisi aynen istinsah etmek niyet etse, çok dikkat etmek gerektir. Çünkü bu risalenin hurufatı da sırlı; kendine güvenmeyen yazmasın.
İstanbul İlim ve Kültür Vakfı/ Barla Yılları Kataloğu