Tarihçemiz

21.09.2018

 

 

İstanbul İlim ve Kültür Vakfı İstanbul’un İstanbul, Cağaloğlu semtinde Bediüzzaman Said Nursi’nin yakın talebelerinden Mustafa Sungur, Mehmet Emin Birinci ve Mehmet Nuri Güleç tarafından 1979 yılında kuruldu.

Vakıflar, dinî ve hukukî hüviyetleriyle ve bütün çeşitleriyle cemiyete ahlâk, fazilet, huzur ve saadet kazandırmak gayesini takip etmişlerdir. Bu gaye sadece insanları değil, hayat sahibi diğer canlıları da içine almıştır.

Temeli Allah rızasına dayanan vakıflar, İslâm Âleminde, bilhassa Osmanlılarda büyük gelişmeler göstermiştir. “Allah katında kendiniz için neler hazırladıysanız onu bulursunuz” meâlindeki âyet-i kerime, “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır” mânasındaki hadis-i şerifler, ecdadımızı yarış edercesine hayra koşturmuştur.

Vakıfların kurulmasına, yaşatılmasına âmil olan hadis-i şeriflerden birisi de şu mealdedir:

“Âdemoğlu öldüğü vakit ondan (her) ameli kesilir. Yalnız üç şey müstesna: Sadaka-i câriye, kendisinden faydalanılan ilim, dua edecek hayırlı evlât.”

Sadaka-i câriye ‘devamlı sevap akıtan, sevabı kesilmeyen yardımlar’ demektir. Bunlar, umumun menfaatine olan her türlü cami, medrese, han, hamam, köprü ve sebil gibi imaretlerdir ki, dünya durdukça bânilerine sevap kazandıracak hayır müesseseleridir.

Osmanlıların mekân tuttuğu her güzel yurt köşesi, sinesinde muhteşem tarihî zenginlikleri yaşatan âbidelerle doludur. Sadaka-i câriyenin en güzel örneğini teşkil eden bu eserler, mübarek ecdadımızın ruhuna devamlı sevaplar yağdırmaktadır.

Yukarıda zikrettiğimiz hadis-i şerifin devamı “faydalı ilim” ile “hayırlı evlât yetiştirme” maddeleridir. Bu maddeler hemen hemen Vakfımızın asıl gayesini teşkil etmektedir.

Bugün her şeyden önce ihtiyaç duyduğumuz şey, faydalı ilimlerle teçhiz edilmiş, millet ve memleketin hizmetinde hayırlı nesiller yetiştirebilmektir. Geçirdiğimiz anarşi felâketlerinin bize nelere mâl olduğu hepimizin malûmudur. Anarşinin cahillerden ziyade üniversiteli, yani okumuş gençlerden çıkması, bu ibretli gerçeğin acı bir örneğidir.

İlmin ancak imanla kol kola olması hâlinde faydalı olacağına inanıyoruz. Gençlik, bir yandan müsbet ilimlerle aklını aydınlatırken, diğer yandan imanla da kalb ve vicdanını aydınlatacaktır. Akıl ve kalb beraberliğiyle yetişecek nesillerin her yönden mükemmel, dengeli bir kalkınmanın itici gücü olacağına inanıyoruz.

İşte, İstanbul İlim ve Kültür Vakfı olarak, faaliyetlerimizin ağırlık merkezinin ilim ve kültür olmasının sebebi budur.

Anadolu’nun pâk sinesinden kozmopolit şehirlere gelen evlâtlarımızı yetiştirebilmek, onlara maddî olduğu kadar manevî imkânları hazırlamakla mümkündür.

Bu maksatla, gençliğimize tarih şuuru, vatanperverlik duygusu, yüksek insanî faziletler verecek kültür faaliyeti, toplantı, seminer, açık oturum gibi çalışmalara önem veriyoruz. Gençliğimizi yabancı kültür istilâsından kurtarıp kişilikli yapacak yol bundan başkası değildir.

Vakfımız, kuruluşundan beri birçok hayırlı faaliyet yapagelmiştir. Bu faaliyetleri daha da ileri götürebilmek için bir hedef seçmiş bulunuyoruz.

Gelin, bu faaliyetlerimizin yerine getirilmesinde, gençliğimizin hayırlı nesiller ve evlâtlar olarak yetişmesine elbirliğiyle hizmet edelim.