Sadık Beyden annesine...
Sadık Beyden annesine: Denizli Cezaevi, 4/29/944 Şefkatli valideciğim,
Bu dördüncü mektup, cevap alamadım. Hamd olsun, sıhhatteyim. Evraklarımız tetkikten gelmedi. Muhakememiz Mayıs’ın on sekizine talik edildi. Benim için merak etmeyin.
Teyzemin hastalığına merak ediyorum. Kısa da olsa mektubunuzu eksik etmeyin. Burada havalar iyice ısındı. Bizde bahar daha yeni
gelir. Kendirleri almışsınızdır. Ormana çeltik ekebildiniz mi? Havalar nasıl, rahmet var mı? Sarıkavak’ta rahmet var mı? Damı kurdurdu- nuz mu? Köyün rençberliğe ait işlerinden bana yazınız. Ne âlemde- siniz? Her şey ateş pahasına; çok sıkılıyor musunuz? Ben durmadan sizi para diye iz’âç ediyorum. Son gönderdiğiniz elli lirayı, makarna ve pirinci aldım. Para elime almadan bitti gibi bir şey. Allah sonu- nu hayırlı etsin. Artık ilerisini düşünemiyorum. Demek bunda da bir hikmet var. Her neyse, Cenab-ı Hak sonunu hayırlı ihsan buyursun. “Lâ rahate fi’d-dünya.” Rahat halk edilmemiş ki dünyada rahat olsun.
Teyzemin, halamın hürmetle ellerinden öperim. Şaziye kadına selâm. Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim. Ço- cukların bir arada sizinle beraber fotoğraflarını istemiştim. İhmal etmeyin, gönderin.
Sizin sıhhatte ve ayakta olmanız beni çok memnun etti. Teyzemin nasıl olduğunu da etraflıca yazınız. Cümlenizi Cenab-ı Hakka ema- net ederek hayır duanızı bekler, hürmetle ellerinizden öperim.
Oğlunuz.
Burada tahtakurusu o derece çok ki, mektupta yazılacak kadar yeri var. Durağanda bir akşam misafir olduğumuz evde gördüğümüzün belki yüz mislinden fazla. Büyük torba şeklinde cibinlik yapıyorlar. O da yirmi beş, otuz liraya çıkıyor. Bakalım, benim de yaptırmak niye- tim var. Herhalde muhakeme biraz uzunca sürecek. Zannederim, bu yazı burada geçireceğiz.