Bediüzzaman'ın el yazısıyla 24. Mektuptan bir bölüm
('Barla Sıddıkları'ndan Sabri Arseven'in Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerine yazdığı mektup. Arka sayfasında Bediüzzaman'ın kendi el yazısıyla 24. Mektup'tan salavat ile ilgili bir bölüm var.)
Huzur-u fazılanelerine
Üstad-ı faziletmeabım efendim hazretleri
Cenab-ı Kibriyanın sanayi-i garibe ve harikasından olan nebatatın mütenevviu'l-ecnas ve muhtelifü'l-eşkar sanat ve hikmet ve kudretini en ulvi ve en parlak bir nida ile ilan eden bilumum mahsulatın neticeleri olan meyvelerinin bir kısım meşherinin hücre-i kerimanelerinde müşahede edildiği ve onlar meyanına şu mübarek mahsulün dahi ilavesi diğerlerinin natık bulunduğu cilve-i esma ve evsaf-ı ilahiyeyi tekrar edeceğinden huzur-u fazılanelerine takdime ictisar ve bilvesile dest ve damen-i fazılanelerini bus ederim efendim.
Aciz talebeniz
Hulusi-i Sani
(Not: Hulusi bey "Nur'un birinci talebesi," Sabri efendi ise "İkinci Hulusi" ve "büyük bir alim" idi. Bediüzzaman Sabri efendi'ye Hulusi-i sani demiş. O da bu sebepten dolayı mektuplarında Hulusi-i sani ismini kullanmıştır.)
(Bediüzzaman'ın kendi el yazısı ile)
Arka sayfa:
26. sahifede
Aziz Kardeşim
"şefaatini celb için sünnetine ittibâ et" fıkrasından sonra şu yazılacak 9999
(Eğer desen: Madem o Habîbullahtır. Bu kadar salâvat ve duaya ne ihtiyacı var?
Elcevap: O zat (a.s.m.) umum ümmetinin saadetiyle alâkadar ve bütün efrad-ı ümmetinin her nevi saadetleriyle hissedardır ve her nevi musibetleriyle endişedardır. İşte, kendi hakkında merâtib-i saadet ve kemâlât hadsiz olmakla beraber, hadsiz efrad-ı ümmetinin,
hadsiz bir zamanda, hadsiz envâ-ı saadetlerini hararetle arzu eden ve hadsiz envâ-ı şekavetlerinden müteessir olan bir zat, elbette hadsiz salâvat ve dua ve rahmete lâyıktır ve muhtaçtır. Eğer desen: Bazen kati olacak işler için dua edilir: meselâ husuf ve küsuf namazındaki dua gibi. Hem Bazen hiç olmayacak şeyler için dua edilir.
Elcevap: Başka Sözlerde izah edildiği gibi, dua bir ibadettir. Abd, kendi aczini ve fakrını dua ile ilân eder.Zâhirî maksatlar ise, o duanın ve o ibadet-i duaiyenin vakitleridir; hakikî faydaları değil.
İbadetin faydası âhirete bakar. Dünyevî maksatlar hâsıl olmazsa, "O dua kabul olmadı" denilmez.